Menü

Staj Dediğin Budur

Emrah-Demir-TarafındanfYıl 1999. Türk armatörünün henüz insan gücüyle giden yaşlı gemileri işlettiği, 30 – 35 kişilik kadroların olduğu, muhabbetlerin belinin kırıldığı, ISM (International Safety Management)’ın uygulanmaya başlanmadığı, global anlamda navlun krizinin yaşandığı, Britney Spears’ın henüz Amerikan televizyonlarında sabah programlarına katılarak ünlü olmaya çalıştığı zamanlar.

Panama Kanalı’nda gemiye katılmak üzere 13 kişi ile yola çıkan kafile, Frankfurt’ta aktarma için uçaktan iner inmez gözaltına alınır, yabancılar şubesine götürülür ve uçak kalkana kadar orada bekletilir, sebebi ise şirketin transit vize almamış olmasıdır. Henüz ilk gemisine katılacak olan stajyer içinse memleketinde kapısından geçmediği karakola düştüğü ilk yerdir.

20 saatlik yolculuğun ardından gemiye sağ salim varan kafile, alelacele devir teslim işlemlerini gerçekleştirmiş, kanalı geçmek üzere makinalara yol verilmiştir. Birkaç gün sonra Guatemala’ya varılmış ve tahliye işlemlerinin bitirilmesine müteakip şirket talimatı ile kuzeye doğru Kanada’ya çıkılması istenmiştir. Amerika sularına doğru ilerlerken gemiye şirketten Gölcük’te deprem olduğu haberi gelmiş, durumu idrak edemeyen çalışanlar yakınlarına ulaşmak için uydu telefonlarına sarılmış, deprem bölgesinde yaşayanlar telefonların bağlanamaması sebebi ile zapt edilemez hale gelmişlerdir. Ancak 2 gün sonra yakınlarına ulaşabilenler rahat bir nefes almış, ailelerinde sorun olmadığını öğrenmiş ve bu esnada seyire devam eden gemi tekrar eski düzenine ancak dönebilmiştir. Durumun ciddiyeti ise 1 hafta sonra Kanada’da gemiye katılan yeni fiterin beraberinde getirdiği Türk gazetelerindeki fotoğraflardan anlaşılabilmiştir. Bu esnada ailesi İstanbul’da oturan ve 2 gün boyunca haber alamayan meslek hayatının başındaki stajyer ise o ana kadar denizciliğin hiç düşünmediği bu yönünü acı ile tecrübe etmiştir.

Kanada’da ambarların yeterli kondisyonda bulunamamasından dolayı limana yanaşıp yük alamayan gemide 1 aydır karaya ayak basamayan personel homurdanmaya başlamış, maaşların gecikmesi ile iyice ayyuka çıkan bir isyan hali belirmiştir. Şirketten Los Angeles’e gidilmesi talimatının gelmesi ile bir nebze olsun rahatlayan personel, varışta yükün düşmesi ile hayal karıklığına uğramış, psikolojik olarak sinirlerin gerildiği bu ortamda gemi şirket emri ile Panama’ya doğru ilerlemeye devam etmiştir. Yerli yersiz gerçekleşen huzursuzlukların birinde 2. Mühendis 3. Mühendis ile kavga etmiş, işine son verilen 3.Mühendisin vardiyası stajyere devredilmiştir. İçine düştüğü durumun iyi mi kötü mü olduğunu ayırt edemeyecek kadar toy olan ve henüz 45. gününü tamamlamış stajyer için gözünde büyüttüğü 3 apartman katı büyüklüğündeki ana makine ve yardımcı sistemlerle baş başa kalmak tarifi mümkün olmayan duygulara kapılmasına sebep olmuştur.

Panama yolunda Nikaragua’nın 200 mil açığında ilerlerken ana makine egzoz sıcaklıklarının yükselmesinden dolayı yol kesilmiş ve sorunun anlaşılması için Başmühendis tarafından yönlendirilen makine zabitleri ve personel ne yaptıysa sonuca ulaşamamış ve sonrasında bir daha ana makina çalıştırılamamıştır. Yaşanan bu gerginlikte Başmühendis 2. Mühendisin işine son vermiş, çalışmaktan yorgun düşmüş ve paraları henüz yatmamış olan makine tayfası ise izin verilmediği halde kamaralarına istirahate çıkmışlardır. Sürüklenerek geçen 48 saatin ardından makine dairesinde Başmühendis ve Stajyerden başka çalışan kalmamıştır. Bu süreçte, karaya olan 200 millik mesafe 20 mile düşmüş, henüz iç savaştan yeni çıkmış Nikaragua ‘da karaya oturma endişesi tüm gemiyi sarmıştır. Derken kaptan dâhil olmak üzere tüm güverte zabitleri makine dairesine inerek yardım etmeye başlamışlar, 76. saatte tüm umutlar tükenmişken son bir kez tecrübe edilen ana makine çalıştırılabilmiş, eskisinden çok daha yüksek egzoz sıcaklıkları olmasına rağmen hızla o bölgeden uzaklaşılmıştır. Bu arada 3 gündür uyumayan stajyer yorgunluktan bayılmıştır.

Panama Kanal ağzına varıp demir atılmasına müteakip yeni makine zabit ve tayfaları gemiye ulaşmış, 3. Mühendis, onun işine son veren ve işine son verilen 2.mühendisle birlikte, isyan eden tayfaların eşliğinde aynı uçakla yan yana memlekete geri dönmüşlerdir. Diğer taraftan yeni katılanların enerjisi ile eski düzenine geri dönen makine dairesi toplanmış, temizlik ve boya işlemleri yapılmıştır. Bu arada bir türlü gelmeyen sefer talimatı sebebi ile etraftaki gemilerle yapılan sohbetler artmış ve bu sohbetlerden birinde bir Türk gemisinden Kolombiya Buenaventura’da şeker yükü olduğu haberi alınmış, şirkete bildirilmiş ve gerekli anlaşmalara müteakip makinalara yol verilmiştir. Tüm bunlar olurken biranda Başmühendis ile birlikte makine dairesinin en eskisi konumuna gelen stajyer ise altın günlerini yaşamaya başlamış, yeni katılan bir emekli albay ile 0800 – 1200 vardiyasına atanmıştır.

Buenaventura’da limana yanaşılmasının ardından 56 gündür karaya ayak basamayan personel topluca dışarı çıkmış, gereken minimum sayı ile yağmurun da etkisi ile ancak 1 hafta sonra yükleme tamamlanabilmiştir. Liman kalkışı ile birlikte geminin üzerindeki stres bulutları iyice dağılmış, varılacak olan limanın planları yapılmaya başlanmıştır. Stajyer için ise uğurlandığı bu liman 56 günün ardından karaya ilk ayak basışıyla denizci olduğunu hissettiği ilk yer olarak hafızasına kazınmıştır.

Panama Kanalı geçişinden sonra şiddetli bir fırtına içine dalan gemide ambar kapaklarından sızan sudan dolayı yük ıslanmış, helva haline dönmüş olan 19.000 ton şeker ile Venezuela Cabello limanına varılmıştır. Fakat Güney Amerika’nın havasından mıdır, insanlarının rahatlığından mıdır yoksa kaptanın tatlı dilinden midir bilinmez hiçbir itiraz olmadan tahliye operasyonuna başlanmıştır. Geminin en kuytu yerlerini bulup uyuklayan, güneşten kaçan, biraz da keyif yapan liman işçilerinden dolayı tahliye 3 hafta sürmüştür. Bu süreçte Güney Amerika felsefesini yakından tecrübe eden stajyer için ise bu topraklar hayatının her döneminde özlem duyulacak yerler olarak anılacaktır.

Yeni sefer talimatı Amerika’ya doğru yukarı çıkılması yönündedir, yük yoldayken ayarlanacaktır. Derken haber gelir, yeni liman New Orleans’tır, tahliye ise Tekirdağ ve Derince’dir. Gemiyi bir neşe alır, özellikle personel tarafında göze çarpar bir mutluluk vardır, kaptanı ise o zamanlar meşhur olan Amerika’da kaçma vakalarından dolayı bir endişe sarmıştır. Uzun bir seyir sonrası Mississippi nehri aşılarak New Orleans’a varılmış, Amerikan polisi gemiye kontrol için gelmiştir. Kontroller sırasında Amerika’ya ilk defa gelenlerin ülkeye ayak basamayacağı iletildiğinde kaptan rahatlamış, çoğu personelin ise morali bozulmuştur. Nitekim burada geçirilen süreç 2 haftası demir olmak üzere yaklaşık 1 ay devam etmiş, dışarı çıkamayanlar için tam bir eziyet haline dönüşmüştür. Stajyer ise yaşadığı onca şeyden sonra meslek hayatının henüz başlarında bu kadar baskı altında kalmasından dolayı bu durumu kaderine razı bir şekilde kabul edip, sadece şansızlık olarak değerlendirmektedir artık.

Atlantik kasırga döneminde olunmasından dolayı yaklaşmakta olan kasırgaya yakalanmamak telaşına düşen şirket, yükün bitmesine müteakip geminin limandan mümkün olan en kısa sürede ayrılmasını ister ve varış limanı olan Türkiye’ye kadar su yeter mi tereddüdü içinde seyire çıkılır. Ve korkulan olur, makine dairesinde evaporatörün ( deniz suyundan tatlı su üretir ) arıza yapması ve harcanan su miktarının normalin üstüne çıkması sebebi ile su oldukça azalır. Kalan su da makinanın çalışabilmesi ve dolayısı ile yol alabilmek için ayrılacaktır. Umudunu yağacak olan yağmura bağlayan okyanus geçen gemi, suyu depolayabilmek için giderlere mekanizma kurar ve yağmurun yağmasını beklemeye başlar. Neyse ki çok geçmeden yağmur yağar ve varış limanına kadar yağmur suları ile yemek yapılır, duş alınır, susuzluk giderilir. Doğa koşulları ile bu derece mücadele edeceğini daha önce düşünmemiş olan makine stajyeri ise denizciliği yapabilmek için sadece teknik bilgisinin yeterli olmayacağını o an anlar.

Kasırgadan son anda kaçılabilmiş, Atlantik ve Akdeniz hızlı bir şekilde aşılarak Türkiye’de ilk liman olan Tekirdağ’a varılmıştır. Gemi 2 senedir, stajyer ise 5,5 aydır uzaktadır memleketinden. Vatan hasreti ile çıkılır yollara, çarşı pazara, eşe dosta. Derince limanında ayrılacağı ve sevdiklerine kavuşacağı için mutluluktan uçan, saçı sakalı birbirine karışmış, siyahlar içinde Tekirdağ sokaklarına kendini atan, tanımadığı insanlara selam veren, ekmek kaç para oldu diye soran stajyerin ise önü birden polis tarafından kesilir. Çekeceği çileler daha bitmemiştir. Hani o daha önce kapısından geçmediği karakola götürülür. Sorgudan geçirilir. “Satanist misin sen?” diye soran polise şaşkın şaşkın bakar, hiç duymadığı bu kelimenin ne anlama geldiğini sormaya çekinir, fakat etrafındaki kızgın gözler giderek sertleşmektedir, sonunda sorar ve öğrenir anlamını, “değilim” der. İspatlamak için bildiği duaları okur ve ancak o zaman serbest bırakılır , “Bir daha siyah giyme!” nasihatleriyle. Meğer canım memleketi satanist haberleri ile çalkalanıyor ve polis bunlara karşı önlem almaya çalışıyormuş.

Son ana kadar hayatı tecrübe etmeye devam eden stajyer, Derince limanına varılması ile gemiden ayrılır. Her şeye rağmen ayrılırken bir dolu anısı yanındadır; acısıyla, tatlısıyla, ilk defa yaşadıklarıyla, zorluklarıyla, mücadeleleriyle, endişeleriyle, ülkeler ve insanlarıyla, arkadaşlarıyla, doğayla, denizle ve artık benim dediği mesleğiyle…

Ekleyen: Gamze Nur Yalçın

YAZAR: Gamze Nur Yalçın

11 Ağustos 1992 doğumludur. İlk ve orta dereceli okulunu 2006 yılında İstanbul’da tamamlamıştır. 2006 yılında başladığı Dilek Sabancı Anadolu Ticaret Meslek Lisesi Dış Ticaret Bölümünü 2010 yılında üçüncülük ile tamamlayıp aynı yıl İstanbul’da bulunan Bahçeşehir Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Deniz ve Liman İşletmeciliği programına devam etmiştir. 2012-2013 yılları arasında Bahçeşehir Üniversitesi Şişli Kampüsü’nde Denizcilik Programları Asistanlığı görevini sürdürmüştür. 2012 yılında Arkas Holding bünyesindeki Marport Liman İşletmeleri’nde stajını tamamlayıp 2013 yılında üniversitedeki bölümünü birincilik ile bitirmiştir. 2014 senesinde DGS sınavını kazanarak şuan Girne Amerikan Üniversitesi’nin Güverte bölümünde eğitim hayatına devam etmektedir.

11 Adet Yorum

  1. Emrah Abi, tüm bu yazdıklarını ilk okuduğumda aklıma benimde stajımın son dönemi aklıma geldi, yaşadıklarım, tecrübeler ve dahası. Staja çıkacak olan kardeşlerimize ders niteliğinde bir tecrübe yazısı olmuş, emeğine sağlık.

  2. Sevgili Altay, böyle düşünmene sevindim. Ne mutlu ki bu tarz anı yazılarını yayınlayabildiğimiz bir çatı var. Denize adım atacak tüm kardeşlerime sevgilerimle.

  3. Sevgili Emrah biliyosun bende aynı gemiye tekirdağ da katılmıştım ama gerçekten çalıştığım en action dolu gemiydi. 🙂

  4. Harika bir yazıydı Emrah abi! Eline emeğine sağlık! Diğer tecrübelerini de merakla bekliyoruz.

  5. Sevgili Cem , hatırlamaz mıyım ? Beni traş bile etmiştin , sanırım o traştı Tekirdağ’da çevrilmeme sebep 🙂 Görüşmek dileğiyle …

    Sevgili Cem Kutukoğlu , ilgine teşekkür ederim kardeşim .

  6. Emrah cok guzel yazmissin.Yazdiklarindan sirketin Sxxxx Sxxxxxx oldugu kanisi uyandi kafamda:)))

  7. Aydın ağabey , tam isabet 🙂 Görüşmek dileğiyle .

  8. harika bir yazı abi ellerinize sağlık 🙂

  9. Mükemmel bir yazı.Gerçekten stajer güzel tecrübeler edinmış.

  10. Serhan Sernikli

    Sevgili Emrah Çarkçım,

    Yazınızı keyifle okudum. İfade tarzınızı, içtenliğinizi ve mizahi bakış açınızı çok beğendim. Elinize, kaleminize sağlık. Bu anıları bizimle paylaştığınız için çok teşekkürler. Ben de yazınızı en yakın zamanda öğrencilerim ile paylaşacağım. Selamlar, sevgiler.

    • Değerli hocam ,

      Görüşlerinize ve ilginize ben teşekkür ederim. Genç kardeşlerimize yakın geçmişten örnekler vermek istedim . Bildiğiniz gibi 1999 – 2003 yılları Türk denizciliği için eskiden yeniye geçiş yılları idi . Bu yıllara tanıklık eden bir denizci olarak , 2003 ve sonrasında otomasyon gemilerin sayılarının artması ile paralel olarak değişen anlayışa ve denizcilik kültürüne vurgu yapmaktı amacım . Umarım sizlerin de katkılarıyla gereken yerlere , genç denizcilere ulaşır .

      Görüşebilmek dileklerimle .

Bir yanıt yazın